Bu Blogda Ara

31 Aralık 2010 Cuma

30 Aralık 2010 Perşembe


Uzun zamandır zor bi dönemden geçiyoruz. Gizli planlar yavaş yavaş açığa çıkmakta dikkatli adımların yerini sabırsızlıklar almış... Bazen farkına varıp laf değiştirme yok saymalar olsa da artık vakti geldi, huzursuzluklarını çok belli etmekteler. Olanları farkedememek ne mümkün! Belli bişey ki herkes yok saymakta. Herkes korkmakta; kaybetmekten... Bu şekilde düşünürken nasıl bir esaret içinde olduğumuzu göremiyoruz..... Bakmayın uzun dediğime belki de zor dönemin başındayızdır kim bilebilir!

25 Aralık 2010 Cumartesi

beklemek


bi umutla


Kadın


Anlaşılmayı istiyor kadın sevilmeyi,

gözüne baktığında söyleyecek bişeyleri olduğunu farketmeni

elini tuttuğunda seni hissetmeyi istediğini

gözlerini kaçırdığında sana kızdığını farketmeni

bazen seni terslediğinde senden daha çok ilgi beklediğini

aslında kadın sadece seninle olmayı istiyor..


Sevmeyi istiyor kadın delice sevilmeyi

tedirginliklerini korkularına vermeni

uzaklaşmalarını yakınlaşmalarına

gel-gitlerini sana dayanamamasına

susmalarını korkularına

aslında kadın sadece seni istiyor...

9 Aralık 2010 Perşembe

amaç

Bi amaç uğruna
Canını dişine kata kata çabalarsın
Gözün kulağın hedefte
Her yolu denersin
Hiç bi yol ulaştırmaz seni amaçladığına
Her seferinde yara alırsın
Bazen zaman geçmez
Bazense su gibidir
Daha yaralarını sarmadan
Yeniden koyulursun yola
Yıpranırsın yorulursun soluk soluğa kalırsın
Sonunda vazgeçersin
Yüzünden okunur çaresizliğin
Vazgeçtiğinde anlarsın boşa çabalarını
Sonuç çoktan belliymiş
Senden bağımsızdır bazen hayat
Hırsını, hevesini bi kenara koyup devam edersin
Bazen zaman akmaz
Bazense su gibidir
Zamanla anlarsın
Zamanla farkedersin
İyiki de çabalarına rağmen olmamış ve şükredersin
Önünde yeni amaçlar belirir
Yine yeni ve yeniden başlarsın...

8 Aralık 2010 Çarşamba


Ki ben,
Bazen alabildiğine güçsüz, kırık, dökük, renksiz
Bazen alabildiğine güçlü, zeki, cesur
Bazense ikisi de değil...

29 Kasım 2010 Pazartesi

27 Kasım 2010 Cumartesi

Nedense

Nedense karıştım bu aralar,
Hani olur ya bazen gitmek istersin kendinden ötelere....

26 Kasım 2010 Cuma

Hisset


Hisset
Tüm hücrelerinde
İliklerine işlesin benliğim
Duy
Sessizliğimde sesimi duy
Anımsa
Bakışımı, gülüşüme ve beni
Özle
Yokluğum acıtsın seni
Varlığım sebep olsun sana
Sev
Herşeyden daha çok
Kimseyi böylesine sevmemiş gibi
Kal
Ne olursa olsun yılma
Geçmesin hiç aklından gitmeler
Gel
Her daim her an bana gel
Yolların hep bana çıksın
Yaklaş
Her defasında daha çok
Gör
Gör ki bakışların bende huzur bulsun
Anla
Kendini benim yerime koy ve düşün
Hisset
Her zaman yanındaymışım gibi...

25 Kasım 2010 Perşembe

Yaklaştıkça SANA;

Yalnızlığı bi kenara koydum
Umutlarıma umut ekledim
Sabrımın sınırlarında dolaştım....

24 Kasım 2010 Çarşamba


hug me...
Adil davranmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka, tesbih, post, seccade güzel ama
Tanrı kanar mı bunlara...

(Ömer HAYYAM)

21 Kasım 2010 Pazar

Zaaf


Saymakla bitmez zaaflarım var.
Körü körüne inanmak gibi,
İnandığı uğruna ölmek gibi.
Sonsuz sevmek gibi,
Söz de değil öz de yaşamak gibi,
Kırılınca numara yapamamak gibi,
Çok heveslenip çabuk sönmek gibi,
Sabırsızlanıp bekleyememek gibi,
Yarının işini bugün yapmak istemek gibi,
Heyecanın hep üst noktada kalmasını istemek gibi....

Güven

Güveni kırmak, sevgiyi hırpalar yorar yok eder. Güvenmek gönlünü açmak zaman alır, kaybetmekse anlıktır. Kapıdan bikez çıkar dışarı, aramaya çıkmak boşa kaybedersin kendini de...

18 Kasım 2010 Perşembe

Beklemek


Umutların avucunda
Gözlerin ufukta
İçinde binbir düşünce
An gelir yorulursun yorarsın
Beklemek acıtır
Senin sabırsızlığına inat
Zaman akmaz
İçinde ki hısra yenilmemek için
Oyalamaya çalışırsın aklını, kalbini..
Büyük bi istek kaplar her hücreni
Ama zaman akmaz...

9 Kasım 2010 Salı

Belirsizlik


bırak

savur

savrul

kapat gözlerini

rüzgarı hisset

iliklerine işlesin

yönünü kaybet

belirsizleştir herşeyi

müdahaleyi kes

yağmura

kara

güneşe

dizginleri düşür elinden

kollarını aç ve

sarıl kendi kendine

içinden bi dilek tut

kimse bilmesin

sonra

bırak

savur

savrul....



1 Kasım 2010 Pazartesi

Kaybetmeyi göze almadan kazanamazsın....
Kendini sende bulmaksa
Korkmaksa bi daha görememekten
Kendini sende aramaksa
Korkmaksa, üstüne titremekse...

29 Ekim 2010 Cuma

I wish you was here now...

Toprağa düşen tohum baharı beklemekte,

Hiç bu kadar kararlı olmamıştı filizlenmeye...

Cumhuriyet


Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurmuş olduğu Cumhuriyetimizin 87. yılı kutlu ve daim olsun...

27 Ekim 2010 Çarşamba

Şansa bir şans ver. (alntı)

Kelimeler;


Özlem; yüreğinin burkulup burkulup kendini kaybettiği an.

Gülmek; gülünce çok tatlı oluyorsun :)

Yağmur; ilk defa sırılsıklam olana kadar yürüdüğüm zaman.

Barış; karar vermenin en zor olduğu an.

Sevgi; zaaflarımdan biri

İstemek; ingilizce de en çok kullandığım kelime want

Aşk; tutku, hoşlantı ve gözyaşı.

Takıntı; yenildiğim anlarda takılı kalmak.

Hırs; keskin sirke küpüne zarar, kimse mükemmel değildir sözlerini unuttuğum anlar.

Mavi; uzun süredir beni hüzne boğan renk.

Beklemek; tüylerimin diken diken olduğu anlar :)

Çılgınlık; üniversite yılları.

Tehlike; çekici zor bi yanı var.

Erkek; çözülmesi gereken en büyük problem...

Kadın; güzellik, zerafet, çekicilik, fettanlık... :)

Dostluk; karşılıksız başını önüne koymak :) :)

Zevk; son zamanlarda ki hayat tarzı.

İstanbul; bitter çikolatam :)

Yaşamak; kalıplar yüzünden farkındalığının kaybedilmesi.

Özgürlük; ulaşılması hedeflenen.








26 Ekim 2010 Salı

Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı da sizi Allah ile aldatmasın. (Lokman Suresi)

20 Ekim 2010 Çarşamba

Yürek


Kuş misali çırpınmakta yürek

Dalar uzaklara

Dalsa ne çare

Gidemez bi adım öteye

Her çırpınışta

Dökülür kanatları

Yaralanır umutları...

Takılı kaldı

Asılı kaldı

Bir bilinmez de

Kuş misali uçmak istemekte yürek

Bahar geçeli çok oldu

Şimdi

Kar boran

....



Saman alevi gibiydi gözlerinde ki ışık!

Saman alevi gibiydi gönlünü dolduran....

17 Ekim 2010 Pazar

Düşündürücü sorular...


Zamanda yolculuk yapılabilseydi hangi devir daha ilginç olurdu?

Hayatımız da değiştirebileceğimiz üç şey olsaydı, bu üç şey neler olurdu?

Hep yarın olsun diye bekliyoruz sanki ilerde bizi bekleyen bişiler var. Peki var kabul etsek bunlar neler olurdu?

Bir sihirli değnek olsaydı elinizde kim için ne yapardınız?

8 Ekim 2010 Cuma

Cehalet!



Yıllardır konuşulur bilerek bi sonuca varılmaz.
Varılsa önemini yitirir, anlamsızlığı ortaya çıkar.
Bilmezmisin ki renkler ve zevkler tartışılmaz....
Sen önce bilgiyle güzelleştir içini, dışın şekillenir kendiliğinden,
Önce oku, anla, düşün, yorum yap, bi sonuca var kendiliğinden...
Bütünler parçaların toplamından oluşur, parçalar bütünden değil!
Önce içini doldur şekil ortaya çıkar, şekli verip ışığa kapanırsan susak misali işe yaramaz olursun.
Yüzünde gözünde dilinde binbir yalancı renk,
Öyle sanıyorsun ki başındaki kapatıyor bu renk cümbüşünü!
Öyle sanıyorsun ki örtüyor saçınla birlikte; cahilliğini, ikiyüzlülüğünü, aşifteliğini....
Bilerek oturtuyorsun gündemin baş noktasına,
Isıstıp ısıtıp her kriz öncesi ortaya atıyorsun, hey sen sende alet oluyorsun bu oyuna.
Bilmezmisin ilk emir OKU' dur.....

5 Ekim 2010 Salı

Kuzeyden bu yazı sana...

Yazıyı niye sildin diye sorma niye yazdığımı da bilmiyorum... Devlet tanımı bi hayli mizahi oldu :) haklısın. Esasen herkesin bildiği şeyler işine gelip gelmeme, sesini çıkarıp çıkarmama, çıkaramama durumu var...
Ben özgürüm ben özgürüm ben özgürüm kırk kez dersem olur mu ne dersin? :):)

29 Eylül 2010 Çarşamba

Atatürk


O Samsun'a çıktığı ilk zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağları eriyip kemik ve sinir kalmış bu türk askeri ağlıyordu. O'na sordu:

Asker ağlamaz arkadaş, sen niye ağlıyorsun?

Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalarda ki Komutanını çelik yay gibi selamladı.

Söyle niçin ağlıyorsun?

İç anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:

Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu;

Üzülme çocuğum dedi. Gel benimle

Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.

27 Eylül 2010 Pazartesi

usul usul




Usul usul akıyorum içine, dur demek olmaz!



Korkuyorsun



Kaçıyorsun



Tedirginsin



Sen bilmiyorsun beni, benim seni bildiğim gibi,



Farkında olmadan alışıyorsun



Farkımı anlamaktan çekinerek ısınıyorsun



Usul usul bağlanıyorsun, dur demek olmaz!



Dönüp dolanıp düşünüyorsun



Girdin bi kere çekim alanıma



Fenasın derken haklısın belki de....






26 Eylül 2010 Pazar

"Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir."
(Yasin suresi )

21 Eylül 2010 Salı

hükümsüz


Dalına konamadım

Sözlerim hükümsüz

Tesiri yok bakışlarımın

İçine giremedim

Dışına çıkamadım

Kayboldum iki yokluk arasında....

aynı


Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar bekleyemezsiniz. ( demişti; babamın bi arkadaşı... )


Mesela;


Aynı yolları kullanarak farklı yerlere varmayı amaçlamak,

Aynı sözlere farklı tepkiler beklemek,

Aynı politikaları uygulayıp gelişmeyi amaçlamak,

Herkesle aynı şekilde konuşarak, aynı anlamalarını ummak,


Hataları farkına varmamak, hatalardan ders almamak gelişememek, dönüşememek, değişememek, değiştirememek...





18 Eylül 2010 Cumartesi

İlkbaharda usul usul yürü; toprak ona hamiledir.

İnsan tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır.

( Kızılderili atasözleri )

17 Eylül 2010 Cuma

Çaresizlik


Hani görürsün değiştirmek istersin,



Hani düşünürsünde aklına bi çare gelmez,


Hani mutlaka bişi yapman gerekirde bağlıdır elin kolun,


Hani dağları aşmak istersin de bi adım atamazsın,


İşte öyle bi andayım...


Hani burana kadar gelmiştir de dilinden tek kelime çıkmaz,


Hani denemek istersin her türlü de yalan olur gider,


Hani barış istersinde önce savaşmak gerekir,


Hani hep isyanlardasındır da kimse bilmez,


Hani çığlık çığlığasındır da duyan yok,


İşte öyle bi çaresizlik...


Bencillik


Para

Hırs

Anlık zevkler

Örümcek

Ağı gibi

Sarmış

Beyinleri

Kalpleri

Mutsuzluk

Tatminsizlik

Sabırsızlık

Hızlı tüketim

Engel olmuş

İnanca

Tutarlılığa

Sevgiye

Merhamete
Dostluğa
Kardeşliğe...





15 Eylül 2010 Çarşamba

İnsanlardan bazıları vardır ki, inanmadıkları halde " Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler.
Onlar güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.
Onların kalbinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır.
( Bakara Suresi )

12 Eylül 2010 Pazar

İnek

İnek, önüne koy otunu az çok ses çıkarmaz,
İnek, tut başından götür istediğin yere ses çıkarmaz,
İnek, ister götür otlat ister otlatma,
İnek, yararlan etinden sütünden,
İnek, hep verici olsun
İnek, sen hep tüket onu
İnek, yönet istediğin gibi isyan etmez...
İnek bilmiyor ki başka yaşam tarzı başka şeyler istesin!
İnek, karnını az çok doyur yeter ona....

11 Eylül 2010 Cumartesi

yağmur


Hani yağmur öncesi bi sıkıntı olurya havada gerginleşir kasılır,

Öyleyim şimdi,

Hani yağmur sonrası bereket serpilir ya toprağa,

Öyle olsun istiyorum....



Dönüşler hep zamansızdır, tıpki zamansız bitişler gibi...

Başlamak

Bi yerden başlamalı inanmaya,
İnandığında istikrarlı olmaya.
Bi yerden başlamalı üretmeye,
Ürettiğinde yararlı olmaya.
Bi yerden başlamalı sevmeye,
Sevdiğinde tutarlı olmaya.
Bi yerden başlamalı...

9 Eylül 2010 Perşembe

Bütün Mesele Hazır Olmakta



Serçenin ölmesinde bile bir bildiği var kaderin. Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta. Madem insan gerçekte bırakıp gideceği şeyin sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun!


( William Shakespeare )

6 Eylül 2010 Pazartesi

Gelişme


Başlık gelişme Türkiye'nin gelişmesi;


Üretime dayalı bir ekonomi, sanayisiyle bütünlük gösteren sağlam bi ekonomi,


Eğitimin reforme edilmesi, insanları okumaya, araştırmaya ve düşündürmeye yönlendiren bi eğitim sistemi,


Özgürlük, fikir özgürlüğü ambargoların kalktığı, özellikle medya üzerindeki baskının kaldırıldığı. Okuma hakkımız bile dönem dönem elimizden alınmış. O kadar çok mu cahiliz okuduğumuzun yanlışmı doğrumu olduğuna karar veremicez. Cahil değil de cahilleştirilmeye çalışılan bi toplum olduğumuz kesin. İstediğimizi rahatça okuyamıyoruz bile çünkü onlar öyle istiyor. Onlar kim şaibeli bi konu tabi....


Çokca konuşulan referandum da bu sayılanların hangisine yer verilmişki bunca önemseniyor. Bazı maddeler bazı maddelerin önünü açablirmişte falan da fıstık yani yararımıza gibi gözüken maddelerde şu durumda bi işe yaramıyormuş.... Maddeleri görmeden karar vermeyin oyunuza. Kendimizi koşulsuz şartsız teslim etmiş oluruz. Üzerimize saldıkları korku politikasını hat safhaya çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar.


Karar sizin nasıl bir gelecek istiyorsunuz?

4 Eylül 2010 Cumartesi

BEN


Başarı- Başarısızlık: Herhangi birşeyi başarma ihtimali dahi yüzüm de bi gülümse yaratmaya yetiyor. Başarısızlık beni en çok delirten olay. Tavlada bile kaybedince kan beynime sıçrıyor, yüzüm düşüyor. Mutlaka kazanmalıyım derken en küçük şey de bile hırslanıyorum ...

Özellikle sevgi kaybetme olayı söz konusuysa kazanmak için tüm kozlarımı oynuyorum, yoruluyorum, yıpranıyorum ve doğal sonuç akacak kan damarda durmuyor :))...


Barış- Savaş: Beraber yaşamak bu kadar mı zor. Önceden renkler ve zevkler tartışılmaz denip geçilirdi şimdi ize sadece renkleri tartışmıyoruz kalanının...

Hepimiz birbirimize düşelim dağıtalım yıkalım dünyayı, kendimizden başka herkesi kötü sayalım aman ne güzel ne güzel ne kadar doğru. Hayvanlar bizden daha gururlu gözüküyor son durum da, aslan sadece karnını doyurmak için avlanırken bizim ne için avlandığımızdan haberimiz bile yok. Kendi ırkına, dünyaya bu derece hor davranan başka bi canlı var mı?

Savaş kelimesi güçlü bi kelime aslında savaş durma çabala... İşte neyle ve ne için savaştığın önemli.


Gitmek- Kalmak: Gitmek her zaman için cesaret ister, kalmakta güç. Ya gitmeli ya kalmalı ikisinin arasında kalmak çok tehlikeli özellikle psikolojik açıdan. Denemdim biçok kez inanın bana öyle :) ikisinin ortasında kalmak çok feci bi durum.


Susmak- Konuşmak: Konuşuyoruz sürekli konuşuyoruz amaçlı amaçsız. Az okuyoruz, az girdi az çıktıya sebep oluyor ama azlığını farkında olmadığımız bi azlık. Bana geliyorki iksini de çok yapıyorum ya çok susuyorum ya da çok konuşuyorum bi kaptırınca :)


Amaç-Amaçsılık: En çok bocaladığım mevzu, bulunduğum konum amaçladığım yer mi yoksa mantığamı büründürüyorum, zati yeteneklerin bu yönde şunları amaçlıyodun ya bu şekilde gerçekleştirebilirsin falan fıstık. Ciddi henüz çözemedim.


Son günlerde düşünür oldum, Türkiye nin ve Dünya nın sonu nereye gidiyor bencilliklerimiz insanlığın sonunu hazırlıycak gibi geliyor bana.






1 Eylül 2010 Çarşamba

Gitmeli



Yüreğin esarete artık dayanamazken,

Daha fazla kararmadan günler,

Gençlik hala elindeyken,

Daha fazla incinmeden,

Son kalan umudu ona harcamadan,

Alıp başını,

Gitmeli...


Onca zaman geçmesine rağmen, beklenen hala gelmemişken,

Sevginin önünde hala bi sürü engel varken,

Aşılamazken, ceviz kabuğunu dolduramayan sebepler,

Gel diyemedikten sonra,

Yüreği es geçmenin vaktidir,

Biçare beklemektense,

Gitmeli...








31 Ağustos 2010 Salı

ÖZLEM


Can, nerdesin?

Kimli düşlerdesin?

Sende özlüyor musun beni? Benim seni özlediğim gibi,

Senin de canını yakıyor mu anılar?

Yaşayacaklarını silikleştiriyor mu birer birer?


Sevgili, neyi bekliyorsun?

Hislerin lal mi oldu?

Görmüyor musun seni özlediğimi?

Ardında kar, boran farkında değil misin?

Gel baharı getir, çiceklerim açsın yeniden.


Can, sabredebiliyor musun?

Senden bi haberim,

Benden bi habersin.

Çık gel nedir ki engel.


Sevgili...

26 Ağustos 2010 Perşembe

Bazen


Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,

Güneş kucağındadır, bilemezsin.

Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,

Ciğerinde kuruludur orkestra duyamazsın.

Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.

Uçar gider, koşsan da tutamazsın.



( Wiliam Shakespeare )








25 Ağustos 2010 Çarşamba

kalmak


sıfatlara takılı


kalmak


sıcaklığa


her yer


buza keserken,


unutmak esası


unutmak kaybolmak anlamsızlıkta...


koşmak


ansızın durup geriye bakmak


kararsız yürümek gözler arkada


koşmak sonra yeniden


ansızın durup, ansızın durdurup düşünceler


dalmak


geçmişte


biçok noktaya


aynı anda


belirsizleştirmek geleceği


sıfatlara takılı


kalmak


sıcaklığa...
















Heran gülmeye hazır insanlar barışa daha yakındır.

( N. C. )

24 Ağustos 2010 Salı

Tabular


Tabular gururu yırtar gibi,

Tabular düşünceleri paramparça eder gibi.

Belli değil kim koydu ne zaman yerleşti.

Belli değil ne içinler,

Belli değil niçin önemliler.

Amaç ne? Araç ne? Mantığı ne?

A. da 70 lik dedenin yanında 15 lik bir kız....

Bir sürü kuma kim koruyor peki ordaki kızların hakkını

Tabular nerdesiniz nereniz mantıklı.

Tabular kime ötüyor borunuz!

Sen ve Ben


Sen, başka bi şehirde başka aşklara tutsak,

Ben sana...

Sen, hayatı savururken

Ben toplamaya çalışıyorum dağılan küllerimi.

Sen, aramazken hiç beni

Ben, sensiz heran boğuluyorum.

Sen, bi anlık gelmişken bana

Ben, senden gidemiyorum.

Sen, özgürken

Ben, esir...

Sen, çoktan unutmuşken,

Ben....

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Zaman....


Zaman,

Avuçlarımdan kayar gibisin,

Dur demek imkansız!

Elimde olsa dur demek bile kesmez de...

Bi yerlere erken giderken bi yerlere geç kalıyorum,

Her daim düşünerek harket edemiyorki insan.

Doğru yaptığımızı zannettiğimizde bile ne çok hata yapıyoruz.



21 Ağustos 2010 Cumartesi


Doğum yapan herşey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatın dengelerini erkeklerde anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlamış olacaktır.


(Mohawk Boyu )

20 Ağustos 2010 Cuma

Demem o ki;



Gözün kulağın hep arayıştadır artık,

Eksiktir görüntüler, kelimeler, sözler...

İçin çekilir aç, susuz kalırsın.

Eski tadı yoktur hiç birşeyin

Anlamını yitirmiştir hayat.
Beklersin neyi beklediğini bilmeden,
Bakarsın umduğunu göremeyeceğini bile bile...





5 Ağustos 2010 Perşembe



Kale misali bir kalp asi, hırçın, laf dinlemez.
Dalgalar aşındırdıkça güçlenen, kayboldukça sivrilenen,
Gitme, yapma, dur dedikçe..
Olmazlarla
Bilenen
İnatlaşan
Hırslanan
Bir kalp...

29 Temmuz 2010 Perşembe

Bana Zamandan Söz Ediyorlar


Gelip size zamandan söz ederler,

Yaraları nasıl sardığından ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden.

Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.

Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.

Dahası onlarda bilirler. Ama yinede güç verir bazı sözler, sözcükler öyle düşünürler.

Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek. Uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.

Zaman alır bunların yükünü

O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.

Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.

O boşluk doldu sanırsınız.

Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.


( Murathan MUNGAN )

27 Temmuz 2010 Salı

ama fakat lakin...


İçime akıtıyorum özlemlerimi


Göz ucumda yaşlarım,


Farkındayım gel desem gelirsin ama fakat lakin,


Kelimeler boğazımda düğümleniyor...


20 Temmuz 2010 Salı


" Şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan." -dedi Hayyam.
Baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam:
" Ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım. "
" şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param..." dedi.
( Nazım HİKMET )

18 Temmuz 2010 Pazar

KİN


Kalbimin sıcaklığını serpeyim üzerine bırak ısıtsın içini, hayata döndürsün seni bi amaç olsun sana bi umut. Kinini hatırlatsın diye eline yaktığın harf tıkıyor tüm yolları boşa çıkarıyor tüm çabaları, umutları... Farkında değilmisin kinin tüketiyor seni, zannetmeki kalbine kilitler vurdun diye güçlüsün. Yumdun gözlerini kilidin ardında kalana yok sayıp devam ediyorsun hiç düşünmüyomusun ya bigün kilit hiç ummadık bi zamanda kırılırsa...

Kalbimin sıcaklığını serpeyim üzerine bırak ısıtsın içini...

UNUTAMADIĞIM


....



Gitmek,

Gözlerinde gitmek sürgüne

Yatmak,

Gözlerinde yatmak zindanı

Gözlerin hani?



...



İçmek,

Gözlerinde içmek ayışığını.

Varmak,

Gözlerinde varmak can tılsımına,

Gözlerin hani?



...
(Ahmed ARİF)